Birleşik Akrilik 2017’deki Dev Yatırım Planını Hazırladı

Birleşik Akrilik, Düzce’de 9 bin metrekarelik fabrikaya sahip. Bu tesisin hemen yanında yine 9 bin metrekareden oluşan bir fabrikayı satın alarak tesisinin büyüklüğünü 18 bin metrekareye çıkardı. İlave tesiste, uzun zamandır planladığı yatırım projesini hayata geçirmeye hazırlanıyor.

 Dijital Teknik Dergisi olarak Birleşik Akrilik’ten Şenol Çelik ile çok güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Hem içinde bulunduğumuz süreci, hem de geleceğe yönelik projeleri ele aldık. Birleşik Akrilik, 2017 yılında yeni bir yatırıma hazırlanıyor. Konunun detaylarını Şenol Çelik, Dijital Teknik okuyucuları için açıkladı.

Öncelikle bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. Birleşik Akrilik sektörümüzün tamamının tanıdığı, bildiği ve çalışmalarını takdir ettiği önemli firmalarımızdan birisidir. Çok önemli süreçlerden geçiyoruz. En sıcak konulardan başlayalım. 15 Temmuz öncesi ve sonrasına yönelik görüşlerinizi öğrenebilir miyiz?

Şenol Çelik: Malumunuz üzere 15 Temmuz Türkiye için kara bir geceydi. Piyasaların ivme kazandığı, işlerin yoluna girdiği zamanlarda Türkiye’de her zaman karışıklık çıkarmak istenmiştir. 15 Temmuz hareketlenen piyasalarabir frenleme yaptı. O dönem düşündüğümüz bazı yatırımları kısmen bir süre erteledik. Ancak bugün geldiğimiz noktadaki normalleşme süreciyle birlikte bu ertelediğimiz yatırımları hayata geçirmeye başladık.

Yaşadığımız sürecin olumsuz etkilerini hızlı bir şekildeüzerimizden atmaya başladık.Piyasaların hızlı bir şekilde toparlanıp, eski ivmesine kavuştuğunu gözlemliyoruz. Bu durumu Türkiye’nin güzel bir başarı olarak görebilir miyiz?

Şenol Çelik: Türkiye ekonomisi bu tip olaylardan etkilenmiyor. Yani eskiden olduğu gibi bir kitap atıldığında faizlerin yükseldiği, ekonominin dibe vurduğu bir dönem yaşamadık. Bundan sonra da yaşamayız. Türkiye’nin ekonomisi güçlü temeller üzerine oturtuldu. Ekonomi piyasaları, kendi dışındaki sorunları kriz olarak adlandırmıyor. Piyasaların oldukça güçlü olduğunu bir kez daha gördük. Ekonomimiz bu süreçte, hızlı bir şekilde toparlanıp tekrar eski günlerine kavuşmaya başladı. Üçüncü çeyrek dilimi biraz durağan şekilde geçirdik. Ancak dördüncü çeyrek çok hızlı başladı.Çünkü herkes normal hayata dönüş yaptı. Önümüzdeki sene 2016 yılından kesinlikle çok daha güzel olacak. Kredi derecelendirme kuruluşlarının olumsuz görüşlerine rağmen Türkiye ekonomisi güçlenmesini sürdürüyor.Türkiye hem içerde hem de dışarda gerçekten bir savaş yürütüyor. İçinde bulunduğumuz bu pozisyona rağmen Türkiye’nin güçlenmesi bizi sevmeyenleri tedirgin ediyor. 15 Temmuz gecesiyaşadığımız darbe girişiminin izlerini ertesi günü silmeyi başarmış bir millete sahibiz.Yani 16 Temmuz sabahı yurtdışından birisi gelse ve ona darbe olduğunu söyleseniz inandıramazsınız. Bütün AVM’ler, mağazalar, cafeler, restarantlar hepsi açıktı. Herkes gitmek istediği yere rahatlıkla gidip, gezip alışveriş yapabiliyordu. Böyle bir süreci Avrupa’nın hangi ülkesi yaşasa büyük sarsıntı geçirirdi.Yani Türkiye’nin görüntüsü sağlam. Değerlendirme kuruluşlarının veya yurt dışındaki yorumların önemi yok. Türkiye ekonomisinin çok sağlam temeller üzerine oturtulduğunu biz çok iyi biliyoruz. İşte bu sebeplerle biz 2017 yılında çok daha iyi olacağımıza inanıyoruz. Avrupa’nın neresine giderseniz gidin bu kadar inşaat vinçlerinin çalıştığı başka bir ülke göremezsiniz. İstanbul’da harfiyat kamyonyüzünden trafik tıkanıyor. Her yerde inşaat var. Ama bardağın öbür tarafından bakarsanız, inşaat sektöründe çalışan iş gücünün 2 milyon civarında olduğu tahmin ediliyor. Bununla birlikte 300’e yakın alt sektörü domine ediyor. Karayollarına bakarsanız çok tır’ın mal getirip götürdüğünü görürsünüz. Bir ülkenin yollarında kamyonlar ve tırlar varsa o ülkede işler yolundadır. Örneğin 2001 yılında yollarımızda ne tır vardı, ne kamyon vardı.Bu göstergeler bizim önümüzdeki seneden neden umutlu olduğumuzun delilleridir. Ben kendi tahminimi söyleyeyim; 2017 yılında 2016’nın % 20 üzerinde iş yapacağız.

2017 yılında % 20 büyüme hedeflediğinizi ifade ettiniz. Bu büyümeyi yakalamak için yeni yatırımlarınızı hayata geçireceğinizi anlıyoruz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Şenol Çelik: Evet, Birleşik Akrilik olarak Düzce’de yaklaşık 9 bin metrekareden oluşan bir tesise sahibiz. Kısa bir süre önce tesisimizin hemen yanında yine 9 bin metrekareden bir fabrika satın aldık. Böylece 18 bin metrekarelik bir tesise sahip olduk. Bu yeni fabrikayla ilgili planladığımız bazı yatırımlar var. Bunları hayata geçirmeyi planlıyoruz. Böylece hem kapasitemizi artırmış olacağız hem de uzun zamandır planladığımız bir yatırımı gerçekleştireceğiz. Bildiğiniz gibi biz şu an cast akrilik üretimi gerçekleştiriyoruz. Yeni yatırımla birlikte Extruder Akrilik üretimine başlayacağız. Bu üretimle ilgili makinelerin siparişlerini verdik.Bu makineler dünya markalarının kullandığı makinelerdir. 2017 yılının son çeyreğinde üretime başlanmış olacak.Üretimden çıkacak ürünlerin tamamı birinci kalite olacaktır. Dünyanın her yerindeki standartlara uygun bir üretim tesisine sahip olacağız.Yine 2023 hedefleri doğrultusunda 3 adet Extruder makinesine yönelik yatırımımız olacak. Böylece dünyanın sayılı markaları arasında yerimizi almayı hedefliyoruz. Sloganımız “Bas deyince akrilik, akrilik deyince Birleşik Akrilik akla gelir”… 32 senedir akrilik üretiyoruz. Piyasaların hangi ürünü istediğini çok iyi biliyoruz. Tam piyasaların istediği ürünü ortaya çıkaracağız.Sektöre ciddi manada katkımız olacak.

Yeni yatırımlarınızın şimdiden hayırlı olmasını temenni ederiz. Bu ürünleri tanıtımı için fuarlara katılmayı düşünüyor musunuz? Bu yıl SIGN İstanbul Fuarı’nı ziyaret ettiniz mi? Fuarlara bakışınız nasıl?

Şenol Çelik: Fuarları ziyaret ediyoruz. SIGN İstanbul Fuarı’nı da bu yıl ziyaret ettik. Bu yıl fuarda yer almadık. Firma prensibi olarak yeni bir ürünle fuara katılmayı doğru buluyoruz.Son katıldığımız fuarda belki de dünyada ilk defa yapılan LED uyumlu akrilik üretimimizi tanıtmıştık. Türkiye sign konusunda yatırım, makine, kapasite anlamında Avrupa’nın ilk birkaç ülkesi arasında yer almaktadır.Türkiye’deki reklam üreticisi firmalarının makine parkurlarını Almanya’nın merkezinde nadir görürsünüz.Her zaman daha iyiyi hedeflemeliyiz. Türkiye’ye yakışan SIGN İstanbul Fuarı’nın katılımcısının ve ziyaretçisinin yarısının yabancı olmasıdır. Katılımcı ve ziyaretçi sayısının da bugünkü rakamların üç katına çıkması hedeflenmelidir. Bizde yeni ürünlerimizle önümüzdeki yıl SIGN İstanbul Fuarı’nda yerimizi almayı planlıyoruz. Hedefimiz sıcak satıştan ziyade, yeni piyasaya çıkacak ürünlerimizi tanıtmak olacak.

Fespa Eurasia ile ilgili düşüncemi de şöyle açıklayayım. Avrupa’da sign alanında birkaç fuar yapılıyor. Türkiye’de de iki tane fuar olabilir. Aslında Türkiye’deki iki fuarın teknik altyapısına bakarsanız dünyadaki karşılığı iki farklı sektördür.Örneğin Almanya’daki bir fuarda reklam sektöründe kullanılan tüm ürünler vardır. Ancak FESPA’nın bu noktada vizyonu daha farklı. FESPA’yı biraz daha dijital bir fuar olarak görüyorum. FESPA’nın da yurt dışı katılım ve ziyaretçi konusunda eksiklikleri var. FESPA uluslar arası bir marka olarak buraya hem yabancı katılımcıyı hem de yabancı ziyaretçiyi getirebilmelidir. Türkiye, FESPA’nın dünya genelindeki fuarları arasında en çok takip edilen birinci fuar haline gelmeli.

Okuyucularımıza bir mesajınız var mı?

Şenol Çelik: İçinde bulunduğumuz sign sektörü çok hızlı bir şekilde gelişiyor. Önceden tabela iki malzemeden yapılırdı. Birincisi sac tabela başında büyük ustalar vardı. Aslında hepsi birer ressamdır. Birde ışıklı tabelalar vardı. Işıklı tabelayı yapmak ayrıcalıktı. Işıklı reklamlar sadece İstanbul’da görülürdü. Bugün Dijital Teknik Dergisi’ni elime aldığımda her sayfasında başka bir ürün görüyorum. Bunun yanında dünyayı da güncel olarak takip ediyoruz. Dünyada kullanılmaya başlayan bir ürün eş zamanlı olarak Türkiye’de de kullanılıyor. Geçmişte bankalar, eczaneler gibi belirli yerlere hizmet verirken, bugündünya markalarının Türkiye’ye gelişiyle birlikte çok geniş bir kitleme hizmet vermeye başladık. Bu markalarda dünya standardına uygun kaliteli ürün talep ediyor.

Tavsiyem şudur; “Yerel Kalmamak lazım”… Avrupa kalite standartları en yüksek ülkelerdir. Üretim düşüncesi akla geldiğinde bu ürünün Avrupa’nın merkezinde satabilecek bir ürün olması gerekir. Bunu düşünüp planladığınız gün önünüz her zaman açık olur. Avrupa kalitesinde mal üretmeliyiz. Herkes bu bakış açısıyla üretim yaparsa, çok kısa sürede dünyanın en iyi markaları Türkiye’den çıkar. “Ürünümü Avrupa’nın merkezinde satarım” diyebilenler korkmasın. Çünkü tüm samimiyetimle söylüyorum ben öyle yapıyorum.Bunu yapabilen herkes dünyanın her yerine mal satabilir.

Print Friendly, PDF & Email