Lidya Grup Yönetim Kurulu Başkan Danışmanı Rıza Başoğlu: “Şirketlerin, ayakta kalabilmesi için “yedek hava tüpü” gerekiyor”

Dünyanın birbiriyle anlık bir etkileşim içerisinde olduğunu anlatan Lidya Grup Yönetim Kurulu Başkan Danışmanı Rıza Başoğlu, şirketler olarak yaşanacak olaylar karşısında yakınıyor olmanın yerine, şartlara ayak uydurabilecek organizasyonları hazırlayarak aksiyonlar alabilmemin önemli olduğunu vurguluyor. 

Dünya, her geçen gün daha da küçülüyor. Buna bağlı olarak, rekabet ve etkileşim daha yoğun bir hale geliyor. Bunun doğal sonucu olarak, ekonomik, sosyal, kültürel, sağlık gibi olaylar, ilgili tüm ülkeleri anında etkiliyor. Toplumun her noktası, gerek ekonomik, gerek ticaret, gerek sağlık açısından olumlu veya olumsuz bir durumla karşı karşıya kalabiliyor. Örneğin, Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan, yüzlerce kişinin ölümüyle dünyayı dehşete düşüren corona virüsü, onbinlerce insanın hastalıkla mücadele etmesine neden olurken, ayrıca Çin ile yapılan ticareti-turizmi-fuar organizasyonlarını ve seyahatleri olumsuz olarak etkilemeye devam ediyor. Son yıllarda, bulunduğumuz coğrafyadaki komşu ülkelerde yaşanan siyasal olaylar da, hem ekonomiyi, hem göçler nedeniyle ülke genelini olumsuz etkilemeyi sürdürüyor.  Dünyanın birbiriyle anlık bir etkileşim içerisinde olduğunu anlatan Lidya Grup Yönetim Kurulu Başkan Danışmanı Rıza Başoğlu, şirketler olarak yaşanacak olaylar karşısında yakınıyor olmanın yerine, şartlara ayak uydurabilecek organizasyonları hazırlayarak aksiyonlar alabilmemin önemli olduğunu vurguluyor.

Şirket kaynaklarını, “har vurup- harman savurmamak” gerekiyor

Dünyadaki kaynakların her geçen gün tükenirken, kötü kullanım nedeniyle iyice azaldığının altını çizen Rıza Başoğlu, şunları söyledi: “Dünyadaki kaynaklar, her geçen gün azalıyor ve bu kaynakların paylaşımıyla ilgili sert kurallar ve olaylar oluşuyor. Örneğin, petrol rezervleri azaldıkça, iş başka bir boyuta dönüşebiliyor ve bununla ilgili savaşlar farklılaşabiliyor. Ülke olarak, bulunduğumuz coğrafyada, iç kaynaklı gündemlerin dışında, çok yoğun bir dış kaynaklı gündemler ile karşı karşıya kalmaktayız. Oluşan siyasi veya ekonomik olumsuzluklar da, direk olarak şirketlerimizi ve ekonomiyi olumsuz etkileyebiliyor. Bu nedenle işletmelerin, rehavete kapılmamaları gerekiyor. Özetle, işler sıkıntıya girmeden önce, gözlemleyerek, gerekli tedbirlerin alınması önemlidir. Şirket kaynaklarını, “har vurup-harman savurmamak” gerekiyor. Çünkü, işletmelerin dayanma gücüne ihtiyaçları vardır.  Krizlerin en belirgin özelliklerinden birisi, dayanma gücü olanlar için birer fırsattır. Dayanma gücü olmayanlar ise, çok çabuk olarak ilk dalgada gidebilirler. O yüzden de işletmelerin finansal rezervlerinin olması muhakkak lazımdır. Özetle, ayakta kalabilmek için, “yedek hava tüpü”nün olması gereklidir” dedi.

Eyleme dönüşmeyen bir karar, doğru bile olsa hiçbir değeri yoktur

 Sadece bilmenin yetmediğini, alınan kararların uygulamaya geçmesinin önemli olduğuna işaret eden Rıza Başoğlu, konuşmasına şöyle devam etti: “Bulunduğumuz coğrafyadan veya iç pazardan kaynaklı herhangi bir daralma, ekonomiyi anında etkileyebiliyor. Bir kriz bitti derken, başka bir kriz daha ortaya çıkabiliyor. Burada üzerini çizmek istediğim konu, olaylar karşısında işletmelerin veya bireylerin sadece “bilmeleri” yeterli değildir. Eyleme geçebilme becerisinde olmak önemli bir konudur. Sadece, doğru sözler ve doğru ifadeler söylemek de artık yetmeyecektir. Bunları, eylem ile taçlandırmadığınız sürece hiçbir anlamı yoktur. Özetle, eyleme geçilmeyen, eyleme dönüşmeyen bir karar, doğru bile olsa hiçbir değeri olmayacaktır. Bugün dünyadaki global şirketlere baktığınızda, hemen hemen hepsi, geleceklerini garanti altına almak için çok ciddi tedbirler almaya devam ediyorlar. Artık, ülkemiz işletmelerinin de, değişkenleri yönetebilme becerilerinin olması gereklidir. Çünkü, önümüzdeki yıllar, herşeyin çok daha iyi olacağı yıllar olmayabilir. Bir krizi çözünce, ardından başka krizlerle veya problemlerle karşı karşıya kalabiliriz. Kısaca, pembe bir dünya yok, aslında. Pembe bir dünya olabilmesi için, dünyadaki kaynakların, adil ve eşit dağılması, kültürel yapıların değer yargılarının arasında ciddi farklılıkların olmaması vb gibi maddeler gerekmektedir. Bunlar olmadığı sürece de, gelecekte dünyanın herhangi bir bölgesinde, herhangi bir konuda krizler ve problemler ortaya çıkıyor olabilecektir” diye konuştu.

Krizleri fırsata çevirmek, fırsatçılık değildir

Kriz dönemlerinde, krizleri fırsata çevirmenin önemine değinen Rıza Başoğlu, şunları anlattı: “Olası kriz dönemlerinde üzerinde durulması gereken konulardan birisi de, krizlerin fırsata çevrilip, çevrilemediği konusudur. Ancak, krizleri fırsata çevirmek demek, fırsatçılık değildir. Fırsatçılık ile, fırsata çevirme becerilerini net olarak birbirinden ayırmak gerekiyor. Fırsatçılık, hak edilmeyen bir şeyi, bir başka tarafı mağdur ederek, lehine çevirmektir. Fırsata çevirmek ise, krizin içerisinde, aklını, bilgini, tecrübeni kullanarak, buradan başka faydalar çıkartabilme becerisidir. Özetle, krizi fırsata çevirmede, emek, birikim, adillik, adalet vardır. Fırsatçılıkta ise, bunların hiçbirisi yoktur. Bir diğer konu da, şirketlerin sermaye yapıları, bireylerin salt kendileri için kullandıkları bir sermaye haline gelirse, büyük problemler olabilecektir. Eğer, işletme sermayesini işletme içerisinde tutmazlar ise, olası krizler sırasında dayanma güçleri olmayacaktır” şeklinde konuştu.

 

Print Friendly, PDF & Email