2014 yılında dijital baskı sektörünü neler bekliyor?

Serdar Saatçioğlu

Durst Türkiye Direktörü

Parlak geçen 2013 yılının ardından 2014 yılında çıtamızı daha yukarıya çıkarmıştık. İş akışının büyüyerek ilerleyeceğini düşünüyorduk. 2014 yılının ilk üç aylık dönemi seçim ve seçim sonrası beklentilerin oluşturulduğu bir çeyrek oldu. Yerel seçimin tamamlanmasıyla bir talep oluşması beklenirken, şimdi önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimleri gündemi meşgul etmeye başladı. Bugün için herkes yatırımlarını bekletiyor. Genel koşullar çerçevesinde bu beklenti tahminlerden daha uzun sürebilir. Bu sebeple ilk altı aylık dönemin durgun, ikinci altı aylık bölümün daha parlak geçeceğini düşünüyorum. Dolayısıyla 6 aylık dönemdeki kaybı ikinci 6 aylık dilimde telafi etmek mümkün olacak.

Bugün dijital baskı denildiği zaman sektörel anlamda çok büyük bir pasta oluştu. Endüstriyel reklam sektörü, Tekstil, seramik, etiket, ahşap gibi birçok sektöre hizmet veriyor. Yatırımcılar artık saatte 100-200 metrekare baskı yapan makineler yerine, 1000-2000 metrekare yapan endüstriyel makinelere yöneliyorlar. Örneğin ahşap sektörüne yönelik makinelerimize ciddi bir ilgi var ama henüz satışlara birkaç adedi yansıdı. İnanıyoruz ki, yatırımlar başladığında çok hızlı bir şekilde satışlarımız artacaktır. Yani ciddi sayıda potansiyel müşteri grubumuz var. 24-25 Nisan 2014 tarihlerinde Durst tesislerine yapacağımız programın ilk grubunda 12 kişilik oluklu mukavva üreticisi olacak. Bu üreticiler seri üretim sağlayan endüstriyel yatırım için Durst tesislerine geliyor. Hemen arkasında 28-29 Nisan 2014 tarihinde 11 kişilik tekstil üreticisi firma Durst tesislerinde olacak. Yine hemen ardından ahşap panel üreticilerini Durst tesislerinde ağırlayacağız. Bu programlardaki hedefimiz son teknolojiyi kullanıcılara göstermektir. Dolayısıyla dijital yavaş yavaş konvansiyonel sistemlerin yerini almaya başlayacak.

Sonuç olarak hedefimiz her zaman istikrarlı büyümedir. Hiçbir zaman günü kurtarma peşinde olmadık. Planlarımızı her zaman önümüzdeki 5 yılı düşünerek yaparız. Önümüzdeki süreçte dijital baskı sektörü outdoor alanında büyümeyecek ama başka alanlarda gelişme gösterecektir. Bu büyümeyi en fazla LED ekranlar alanında olacağını düşünüyorum. Dijital baskıda Açıkhava reklam bölümünün zorlanacağını tahmin ediyorum. Geçtiğimiz yıl tekstildeki transfer baskı makineleri piyasası oldukça hareketli geçti. Birçok marka bu alandaki en çok makine satışını Türkiye’de gerçekleştirdi. Ancak bu alanında doygunluğa ulaştığını görmekteyiz. Pigment baskı makinelerinin çıkmasıyla transfer baskı pazarı da daralacaktır. Çünkü pigment baskı makinelerinde başlangıç ve bitiş işlemleri yok. Bu da kullanıcıya çok fazla avantaj sağlıyor.

Bu yüzden esas yapılması gereken önümüzdeki 5 yıllık süreçte neler yapılacağının planlanmasıdır. Teknoloji nereye kayacak? Bu sektörün içinde olduğumuz sürece bütün planlamamızı bu sektörün hareketlerine göre yönlendirmeliyiz. Biz firma olarak buna çok özen göstermekteyiz. Kullanıcıyı bilinçlendirme konusunda çok fazla efor sarf ediyoruz. Çünkü bu noktada ciddi sorunlar var. Kullanıcıların bilinçli olmadığını bu son dönemde çok daha iyi anladım. İki makine arasındaki özellik farklılıklarını çok iyi algılayamıyorlar. Örneğin flatbet pazarının lideri olan Durst’un sunduğu makineden çok daha pahalı daha düşük kalitede baskı yapan bir makineye yatırım yapıldığını gördük. Bu noktada bizimde eksiklerimiz var. Demek ki, müşteriye çözümlerimizi çok iyi anlatamıyoruz. Veya müşteri kendilerine ulaşan yanlış mesajlardan etkileniyor. Ben prensip gereği hiçbir rakip firma veya makine hakkında konuşmam. Çünkü onlar kadar makinelerini iyi tanımıyorum. Rakibi kötüleyerek satış yapmaya çalışmak hiçbir zaman benimsediğimiz bir sistem değil. Bu noktada müşterilerin daha bilinçli olması gerekir. Gerektiğinde makineyi görmek için makinelerin üretim tesisini ziyaret etmeli. Örneğin ben çok büyük bütçeli bir yatırım yapmaya karar verdiğim zaman makineyi alacağım firmanın fabrikasını ziyaret ederim. Bu yatırımın karşılığında ne aldığımı mutlaka görmeliyim. Yeteri kadar araştırma yapmadan kötü bir makineyi çok daha pahalı bir fiyata satın alabiliyorlar. Dolayısıyla müşteriler veya yatırımcılar derslerini çok iyi çalışmalı.

Yine bir örnek paylaşayım. Açıkhava reklam sektöründe faaliyet gösteren bir firma dijital baskı makinesi yatırımı yapıyor. 4 yıllık süreç içinde o makine fiyatının yarısı kadar kafa parası veriyor. Oysa o kişi 4 yıl önce bizden Durst marka makine alacaktı. O makine ile hemen hemen aynı fiyatlardaydı. Ama demek ki biz kendimizi iyi anlatamadık. Ama o firma 4 yıl sonra bize geldi. Ve ilk sorduğu soru; sizin kafa değiştirme sıklığınız nedir?.. Ben 7 yıl önce satılan bir makinede kafa değişimi olmadığını söylediğimde inanamadı. Ama gerçek bu.

Biz bir noktada sektöre katkı sağlıyoruz. Her isteyeni ister bir kişi olsun ister 30 kişi olsun  fabrikaya götürüyoruz. Bunu iki amaçla yapmaktayız. Birinci amacımız müşteriyi bilinçlendirmektir. İkincisi de pazarlamadır. Sektörde mesleki entelektüellik seviyesi yüksek olan arkadaşlarımızın sayısı oldukça az. Sektörümüz bunun sıkıntısı çekiyor. Onun için 2-3 senede bir makine değiştiriliyor. Bu baştan sona yanlış bir yaklaşımdır. Sonuç olarak bunların hepsi ithalat ve dövizle alınıyor. İşin doğrusu ben ithalata karşıyım. Keşke bu ürünler yerli olarak üretilme imkanı olsa. Hammadde de bu yavaş yavaş başladı. Her ülkenin büyümesinin ihracattan geçtiğini düşünüyorum. İhracat ithalatın üzerinde olmadığı sürece Türkiye her zaman nefes almakta zorlanacaktır. Bir şeyler bulup ihraç etmeliyiz ki cari açık kapansın. Aksi durumlarda dönem dönem suni teneffüsle yaşamaya devam edeceğiz. Türkiye’nin ekonomik kurtuluşu ihracattan geçer. Software ihracatında hemen hemen yokuz. Oysa Hindistan inanılmaz girdi sağlıyor. BRIC ülkeleri dediğimiz, Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin yerel tökezlenmelerin dışında son 5 yılda bilançolarını parlattılar. Ukrayna krizi Rusya’nın yüksek bir bedel ödemesine sebep olacağı artık aşikar. 2014’te bizi de benzer bir sıkıntı gerebilir. Adını koymama gerek görmediğim gibi, bizi bekleyen sıkıntılar da hepimizce detaylı biliniyor.Ülke bütünleşmeyi becerebilir mi; yoksa bir yol ayrımımı söz konusu birlikte yaşayıp göreceğiz.Avrupa’da çok iyi örnekleri var.Örneğin İspanya; Madrid merkezli eski kralcıların oluşturduğu sağ cenap,kuzeyde Baskçılar ve güneyde yıllardır ayrılık şarkıları söyleyen Katalanlar… Ama ısrarla konjöktörü korudukları gibi, çok millet ama tek Avrupa, tek kimlikte birleşiyorlar. Bu kültürü benimsemeliyiz. İspanya kral bayrağı altında birbirine zıt cenapları bir arada yaşama ve birbirlerine tahammül etme beceri ve kültürünü iyi uyguluyorlar..

Dönelim sektörümüze; Meslektaşlarımızla sürekli iletişim halinde olmamız gerekiyor. Gelecekte bizi bekleyen bir tehlike var. Önümüzdeki dönemde outdoor baskı hızlı bir şekilde düşüş gösterecek. Dolayısıyla sektörde birçok firma iş yapamaz hale gelecek. Hepimiz aynı geminin içindeyiz. Gemi zarar görürse hepimiz zarar görürüz. Avrupa tek marka, tek ülke ve tek vatandaşlık kimliğiyle birleşti. Bu yüzden bizimde batıya entegre olmamız lazım. Doğuda bu entegrasyonu kurmamız mümkün gözükmüyor. İhracatı kuvvetlendirmemiz lazım. Birleşip üretim yapmalıyız. Sektör olarak görüş ve fikir alışverişlerine açık olmalıyız. THY Lounge’unda bir dergi elime geçtı. Uçağı beklerken sayfalarına göz attım. Uluslararası markalar sıralamasında ilk 50’de bir tek Türk firması dahi yok. Bu sıralama aslında uluslar arası ekonomi platformundaki itibarımızı da yansıtıyor. Ülke içinde itibarlı markalar var. Ama iş yabancılara satılacak ürüne gelince standartların altında kalıyoruz. Sorgulanması gereken bir negatif veri. Değişim artık kaçınılmaz. Aksi takdirde arenadan silinmek kaçınılmaz. Her zeminde birleşme ve entegrasyon gerekli. Dileğim bunu ivedilikle görüp kısa sürede çözüm üretmektir.

Print Friendly, PDF & Email