Met Etiket Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Kibar: Sektörün başarısı birlik olmaktan geçiyor

“Yatırımdan önce fizibilite şart. Fizibilite yapılmadan girilen işler hem yatırımcısına hem de sektöre zarar verir”

Dijital Tabela Teknik Dergisi olarak bu sayımızda sektörümüzün duayenlerinden Met Etiket Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Kibar ile bir araya geldik. Sayın Kibar ile, seçimlerden ekonomiye, piyasalardan geleceğimize kadar samimi ve güzel bir söyleşi gerçekleştirdik.

Türkiye Kasım ayında yeniden seçime gitti. Bu seçimle birlikte yine tek partili bir iktidar dönemi oluştu. Bundan sonraki dönemin ekonomisine yönelik öngörüleriniz nelerdir? Siyasi seçimin ekonomiye ne tür yansımaları olacak?

Mustafa Kibar: 2015 yılı ülkemiz için bir seçim yılı olarak geçti. Piyasalar önce Haziran ayındaki seçime yönelik olarak plan yaptı. Haziran ayındaki seçimde ortaya çıkan tablo bizi tekrar yeni bir seçime götürdü. Bu süre zarfında yine herkes seçimi ve sonuçlarını beklemeyi tercih etti. İş dünyası seçim öncesindeki beklentisi istikrardı. Türkiye gelişmek ve büyümek istiyorsa istikrar içinde olmalıdır. Kasım ayında ortaya çıkan tek parti iktidarıyla birlikte Türkiye’nin istikrarı seçtiğini gördük. Siyasi istikrarın oluşması herşeyi çok güzel olacağı anlamına gelmez. Son zamanlarda yaşanan global piyasalardaki dalgalanmalar bizim gibi gelişmekte olan ülkeleri çok zorlamaktadır. Siyasi istikrar ise ekonomik istikrarın en önemli parçasıdır. Siyasi istikrarın sağlanmasıyla ekonomik hareketlenmenin yaşanmasını bekliyoruz. Fakat ekonomide doğru ve düzgün adımlar atılmaz ise bizim ekonomimiz de durağanlaşır. Dünyadaki istikrarsızlık Türkiye’yi de etkileyecektir. Örneğin, reklam uygulamacısı bir malzemeye ihtiyacı olduğu zaman “yarında lazım olur” diyerek fazlasını istiyordu. Bugün sadece basacağı kadar malzeme istiyor. Stok istemiyor. Bunlar ekonomik durağanlığın işaretleridir. Herkes yatırım yapmak istiyor. Ama kimse o adımı atmıyor.

Endüstriyel reklam sektörüne yönelik görüşlerinizi paylaşır mısınız?

Mustafa Kibar: Sektör içinde birliktelik sağlanamıyor. Bu sektörümüzü olumsuz etkilemektedir. Bir araya gelmeliyiz. Başarı birlik ve beraberlikten geçmektedir. Yine bir örnek vereyim. Sektörümüzde artık iki fuar var. Ben öncesinde SIGN İstanbul’un da iki yılda bir yapılmasını istiyordum. Çünkü sektörümüzde her sene ciddi bir yenilik yaşanmıyor. Ama şimdi bir yılda iki fuar oldu. Bu durum hem katılımcıları hem de ziyaretçileri ikiye böldü. Doğru fizibilite yapılmadan makine yatırımları yapılıyor. Makine alıp iş beklenmez. İş bulunup makine alınır. İş bulamayanlar fiyat rekabetine giriyor. Böylece diğer firmalara zarar vermeye başlıyor. Bir firmaya bakıyorsunuz 50 kişi, kayıtlı sigortalı şekilde çalışıyor. Diğer tarafa bakıyorsunuz 3 kişi çalışıyor kayıt yok, sigorta yok. Bu iki firmanın maliyetleri birbirini tutmuyor. Ardından haksız rekabet başlıyor. Peşinden işin kalitesi bozulmaya başlıyor. Yine satın almacılar görevleri doğrultusunda en az paraya en çok işi almak istiyor. Ardından ortaya çıkan işe baktığınızda baskıysa solmaya, tabelaysa dökülmeye başlıyor. Fiyat ucuzladıkça nereden taviz verilecek; tabiki kaliteden… Sektörümüz bunların önüne geçmelidir. Bazı standartlar oluşturmalıdır.

Sektörümüz ithalatçı bir yapıya sahip. Firmalar çeşitli firmaların temsilciliklerini alarak Türkiye pazarına sunmaktadır. Bazı markalar birkaç satıcı tarafından pazara sunulmaktadır. Distribütör kavramı yerine satıcı kavramı mı geldi?

Bu tarz bozukluklar dünya genelinde de yaşanmaktadır. Avrupa Çin ile baş edemiyor. Çin’de çok kaliteli markalar var ama onlarda Avrupa fiyatında. Avrupa üzerindeki stresle hem fiyatlarını yüksek tutuyor, hem de satıcıları üzerinde baskı kuruyor. Örneğin markanın satıcısı yeterli satış rakamına ulaşamıyorsa, marka ikinci satıcıyla anlaşarak o firmayı da satıcı konumuna getiriyor. Böylece bir marka birden fazla satıcı tarafından temsil ediliyor. Ama pasta ve pazar aynı. Pazarın alacağı ürün adedi belliyse isterse 10 firma tarafından temsil edilsin, başarı sağlanamaz. Örneğin biz 20 yıldır Avrupalı bir firmanın distribütörlüğünü yapıyoruz. Bu firma Türkiye’de bir dönem satış grafiğinde birinci sıraya çıktı. O dönem birçok firma bu markanın kapısında temsilcilik için çok bekledi. Şimdi ise durum tersine döndü. Avrupa pazarı kötü durumda olduğu için o marka Türkiye pazarında firmaların kapısında bekliyor. Her firmaya farklı farklı tavizler vererek ürün satmaya çalışıyor. Bu ekonomik bir pazarlama şeklidir. Ancak 3 temsilci belirlediyse 3 firmaya da aynı imtiyazı ve hakkı vermelidir. Ama Avrupa şu an bunu yapmak yerine farklı firmalara farklı tavizler vererek daha çok mal satma derdine düştü. Böyle olunca da Türkiye’deki temsilciler birbirine düşüyor. Yani Avrupa kötü olduğu zaman diğer ülkeleri de peşinden sürüklüyor.

Matbaa kökenli bir firma ve yöneticisi konumundasınız. Mezun olduğunuz Matbaa Meslek Lisesi’nin tekrar hayata geçmesi için yoğun çaba harcıyorsunuz. Sektörümüz adına da ARED eğitim konusunda İstanbul, İzmir, Ankara gibi şehirlerde önemli girişimlerde sektörümüze yetişmiş eleman istihdam ediyor. Bu çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Mustafa Kibar: ARED sektörde çok başarılı çalışmalara imza atıyor. Daha farklı çalışmalara da imza atılabilir. Bu sektöre eğitimli kişileri girmesi çok sevindirici bir gelişmedir. Matbaa sektörü için hayata geçirdiğimiz İTO Matbaacılık Anadolu Meslek Lisesi’nde akademisyenler, öğretmenler ve sanayicilerin katılacağı bir çalıştay yapmayı planlıyoruz. Nasıl bir elemana ihtiyacımız var sorusuna cevap arayacağız. Yine bir sorun da ders müfredatlarını Milli Eğitim Bakanlığı hazırlıyor olmasıdır. Ancak Avrupa ve gelişmiş ülkelerde, meslek liselerindeki müfredatları sektörün yetkilileri hazırlıyor. Biz bu lisede müfredatı bu şekilde hazırlayacağız. ARED’de bu konuda çalışmalar yaparak bu verilen dersleri müfredata geçmesini sağlamalıdır. Türkiye’de sivil toplum örgütleri birlik ve beraberlik sorunu yaşıyor. Üyeleri olmasına rağmen istenildiği zaman yarısına ancak ulaşılıyor. Ben BASEV’in kurucuları arasındayım. 100 mütevelli üyemiz olmasına rağmen toplantı sayısı ancak 50 ila 60 kişi arasına ulaşıyor. Bu dernekler sektörün menfaatlerini korumak için oluşmuş yapılardır. ARED’in amacı sektörü güçlendirmektir. Sektöre bir şeyler kazandırmaktır. Sektör kazanırsa firmalar kazanacaktır. Eğer üye olarak manevi destek veremiyorsanız, maddi destek vererek bir şeyler yapmaları için fırsat oluşturulmalıdır. ARED’in, sektörün bir meslek lisesi neden olmasın? Tamamen müfredatı sektör tarafından hazırlanan bir lise neden olmasın? Her şey hayalle başlar.

Met Etiket son dönemde hızlı bir yapılanma içine girdi. Met Etiket’in yaptığı çalışmalar ve bundan sonrasına yönelik planlarınız nelerdir?

Mustafa Kibar: Met Etiket’te insan yatırımı bitmez. Yapımızda bazı değişikler gerçekleştirdik. Ersin Kibar bildiğiniz gibi CEO olarak görev yapıyor. Onun bugüne kadar yaptığı görev için bir arayışımız vardı. Buradaki boşluğu da doldurduk. İnanıyorum ki, Ersin Kibar’ın yeni oluşturduğu yapıyla daha güzel günlere geleceğiz.

Son olarak sektöre vermek istediğiniz bir mesajınız var mı?

Mustafa Kibar: Hizmet sektörüne girecek yatırımcıların öncelikle fizibilite çalışmaları çok iyi

Bir şekilde yapmalarını tavsiye ediyorum. Bu iş gerekli mi değil mi? Bana ne kazandırır? Benden ne götürür? Hesap yapmadan girilen her işin sonu hüsrandır. Sektörümüz durumu ortadadır. Her gün bir veya birkaç firma yok oluyor. Bunun yanında başkalarına yani sektöre zarar vererek kayboluyor. Yatırım yaparken fizibilite mutlaka yapılmalıdır. X sektör gelişiyor hadi bizde girelim şeklinde yatırım olmaz. Aklı başında yerinde yatırım yapılmalıdır.

Print Friendly, PDF & Email