Pazarlamacı bağırmaz, fısıldar

Prof. Dr. İsmail Kaya 

Bayramların huzur ve sürûr günleri olduğunu, nispeten boşalıp sakinleşmiş bir İstanbul sayesinde bir kere daha hissettik. İstanbul tenhalaşınca daha güzel.

Bayramda bol bol telefonlaştık, bayramlaştık. Dikkatimizi çekti. Sabit-mobil, sesli-görüntülü hiç fark etmiyor, muhatap ne kadar uzaktaysa sesler o kadar yüksek çıkıyordu.

Sanki içimizde bir el vardı, ses düğmemizi ayarlıyordu. Uzaklara konuşurken daha iyi duyurmak istercesine sesimizi yükseltiyor, hatta farkında olmadan bağırmaya başlıyorduk.

Çok önemli saydığımız bir şey anlatırken de, meramımızı anlatamadığımızı sandığımız, bizi dikkatle dinlemediklerini düşündüğümüz durumlarda da böyle oluyordu. Anlaşılmadığımızı düşündüğümüz durumlarda da öyle…

Bağırma ile öfke ikiz kardeş gibiler. Bağırdığımızda mı öfkeye kapılıyoruz, yoksa öfkelendiğimiz için mi bağırıyoruz bilinmez ama, her iki halde de iletişimin koptuğundan, iki tarafın birbirinden ümidi kestiğinden emin olabiliyoruz.

İletişim kalpten kalbe bir akış.

Arada sevgi yoksa, taraflar iletişim kuramıyor, anlaşamıyorlarsa birbirlerinden uzaklaşıyor. Uzaklık bağırmaya, bağırma öfkeye, öfke tekrar bağırmaya yol açıyor. Kalpler uzaklaştıkça öfke, öfke arttıkça bağrış-çağrış, bağırdıkça düşmanlık…

Birbirini seven, gönülleriyle de birbirine yakın insanlar ise hep sakince konuşuyor. Sevgiler artıp kalpler yakınlaştıkça sesler azalıyor, fısıltıya dönüşüyor, hatta konuşmaya bile ihtiyaç kalmıyor.

Mesajını iletebildiğinden emin olamayan, illâ ki bir şey söylemek isteyen pazarlamacılar da genellikle yüksek tondan konuşuyor. Ekranlar ve etraf bağıran reklamlarla dolu. Afişler de öyle, koca harfler ve resimlerle sürekli bağırmadalar.

Mağazalar, markalar, pazarlamacılar, tezgahtarlar da ikiye ayrılmış: Bir yanda bağıranlar öte yanda işini sessizce yapanlar.

Yüksek perdeden konuşanlar, ahaliyi, ortamı yok yere geriyor, huzur bozuyor, haksızlıklara kapı açıyorlar.

Pazarlamacılar bağırmak zorunda değil.

Kaliteli pazarlamacılar işlerini neredeyse hiç konuşmadan, gönülden gönüle uzanarak, bağırmadan, adetâ fısıldaşarak yapıyorlar.

Bayramınızı tebrik eder, sağlık ve afiyetler dilerim.

Print Friendly, PDF & Email