Demek ki neymiş?

Mehmet Ali Özbudun

Demek ki, IMF’ye yaslanmadan da oluyormuş.
Ekranda süzülen alt yazıyı okuyunca böyle mırıldandım.
Haber mi?
Haber şöyleydi:
-14 Mayıs’ta yapılacak son ödemeyle birlikte, IMF’ye olan borcumuz sıfırlanıyor.
Hatırlatmak gerekirse..
Halen 188 üyesi bulunan IMF, 1945’te kuruldu. Görülen lüzum üzerine, 1947’de üye olduk.
Türkiye Cumhuriyeti, IMF (The International Monetary Fund) üyesi olduğunda, şimdi “Uluslararası Para Fonu” dediğimiz IMF, “Milletlerarası Para Sandığı” ya da sadece “Sandık” diye anılıyordu. 1947’den bu yana sandıktan çıkanlar, çıkamayanlar ve “açık oy-gizli tasnifçiler”, hepsi ama hepsi “Sandık” ile tanıştı.
Defalarca krizle boğuştuk. 1970’li ve 1980’li yıllarda, “Darbe-Devalüasyon-IMF” üçlüsünü kanıksamıştık. Bugüne kadar tam 19 tane Stand-by imzaladık. Aralık 1999’da açıklanan program, benzerlerinin en kapsamlısıydı.

***

Ne var ki..
Şubat 2001 krizinden sonra ülkemizi değerlendiren yabancı analistler, IMF’yi acil servise, Türkiye ekonomisini, acil serviste nara atan “huysuz hastaya” benzetiyordu. Hasta kurnazdı, fakat IMF yutmuyordu. Hasta, “önce para, sonra reform” diyor; IMF, “önce reform, sonra para” diye diretiyordu.
3 Kasım 2002 seçimlerinde sandığa gömülen Koalisyon’dan devralınan Stand-by, AK-Parti iktidarı döneminde verilen niyet mektuplarıyla devam etti. 2005 yılında biten program yenilendi ve 2008’de sona erdi. Küresel krizin getirdiği bir dizi belirsizliğe rağmen, bir daha yenilenmedi.

***

Şimdi mi?
Şimdilerde, yoğurdu üfleyerek yemeğe çalışıyoruz.
Şunu unutmayalım. Yoğurdu yiyebilmenin ve kuyruğu dik tutabilmenin ön şartı, dış finansmanın kesintisiz olarak sürmesidir.
Dış finansman:

-Büyümenin finansmanını rahatlattığı kadarıyla faydalı
-Yapısal problemleri gizlediği ve finansal risk biriktirdiği ölçüde, bir hayli muzırdır.

***

Dolayısıyla..
Bizim için kritik olan, ne pahasına olursa olsun büyümek ve krize toslamak değil, istikrarı delmeden büyümektir.
IMF’ye muhtaç olmamak için!

Print Friendly, PDF & Email