Prodigital Dijital Baskı Makineleri

Mor Polimer

Soletex üretim hattına yaptığı yatırımlarla üretim kapasitesini iki katına çıkardı

Soletex, 2020 yılında başlattığı yatırım hamlesinde son aşamaya geldi. Örme ve dokuma hattına yapılan yatırımlarla Soletex üretim kapasitesini iki katına çıkardı.

Soletex, 2020 yılında başlattığı yatırım hamlesinde son aşamaya geldi. Örme ve dokuma hattına yapılan yatırımlarla Soletex üretim kapasitesini iki katına çıkardı. Yatırımlar ve ürün çeşitliliğiyle ilgili olarak Soletex Genel Müdürü Mehmet Efe sorularımızı yanıtladı.

Soletex olarak oldukça geniş ürün çeşitliliği ve yüksek kapasiteye sahip üretim tesisinizle hem yurt içi hem de yurt dışı piyasalara cevap veriyorsunuz. 2020 yılında aldığınız yatırım kararlarında hangi aşamaya geldiniz?

Mehmet Efe: 2020 yılında örme makineleri konusunda gerçekleştirmeyi planladığımız yatırımlarımızı tamamlayarak bu alandaki kapasitemizi iki katına çıkarmış olduk. Bu makineler hem teknolojik olarak hem de yenilik olarak oldukça dikkat çekmektedir. Hattımıza katılan makineler 7 metre 10 cm enine sahiptir. Bu ebatların tercih edilmesinin en büyük sebebi, kaplama altı kumaşlarına daha esnek bir ebat seçeneğin sunmak oldu. Bu en genişliği bize, istediğimiz şekilde ebatlama imkanı sağlıyor. Örme hattına yaptığımız yatırımla birlikte aylık 100 ton olan iplik tüketimimiz 200 tona çıktı. Yine aylık bazda metrakare olarak bakıldığında bir milyondan iki milyon metrekareye ulaşmış oldu. Yeni sezonla birlikte tam kapasite çalışmaya geçmeyi planlıyoruz. Yine 2020 yılında aldığımız kararlardan birisi de dokuma hattına yapılacak yatırım planlamasıydı. Bu hatta yönelik 12 makineden oluşan siparişimizi verdik, 2021 yılı içinde tesisimize kazandırmayı planlıyoruz. Bilindiği üzere Soletex örme ve dokuma olmak üzere iki tür kumaş üzerine işlem yapmaktadır. Örme hattımızı kendimiz dokuyarak işliyorduk. Dokumayı ise dışarıdan fason desteği alarak yürütmekteydik. Yeni dokuma hattımızla birlikte tam entegre bir tesise sahip olacağız. İplikten hem örme hem de dokuma işlemini kendi bünyemizde ve kalite kontrolümüzde yaparak müşterilerimize daha verimli ürünler sunmayı amaçlıyoruz.

Ürün portföyümüzden bahsedecek olursak burada da önemli yeniliklerimiz oldu. Bayrak ve reklam sektörüne ilave olarak artan talep üzerine dekorasyon pazarına yönelik ürünler üzerine yoğunlaştık. Perde, stor, duvar kumaşları, döşeme kumaşları, yastık kılıfları gibi ürünlere yönelik oluşan talebe cevap vermeye çalıştık. Bugün itibariyle dekorasyon pazarına yönelik çok çeşitli bir ürün yelpazesi sunmaktayız. Sonuç itibariyle bir baskısız kumaş üretiyoruz. Reklam ve bayrak sektöründeki firmalar bu kumaşlara istenilen baskıları yaparak müşterilerine sunmaktadır. Böylece reklam ve bayrak sektörünün de müşteri portföyü genişlemiş oldu. Dekorasyona yönelik çok güzel bir kartela hazırladık.

Geçtiğimiz yıl pandemi sebebiyle fuarlar ertelendi. Bu sene fuar takviminiz belirlediniz mi?

Mehmet Efe: Evet, bu yıl Soletex olarak 4 fuarda yer almayı planlıyoruz. Nisan ve Ekim ayında Amerika’da iki farklı fuarda yer alacağız. Daha sonra Fespa Amsterdam’da standımız olacak. Son olarak ülkemizde uzun bir aradan sonra SIGN İstanbul Fuarı’nda yer almayı planlıyoruz. Bu fuarlara ve sergilenecek ürün gruplarına ilişkin çalışmalarımızı şekillendirmekteyiz.

Üretiminizin ne kadarlık bir kısmı ihraç ediliyor?

Mehmet Efe: Mevcut pazarımızın yüzde 75’ini yurtiçi, yüzde 25’ini yurtdışı oluşturuyoruz. Öncelikli hedefimiz bu oranları tam tersine çevirip daha çok ihracat odaklı bir firma olma amacındayız. Buradan iç pazara ürün verilmeyecek veya daha az verilecek gibi bir yanlış anlaşılma olmasın. Soletex olarak mevcut yatırımlarla üretim kapasitemiz çok ciddi oranda arttı. Kapasitemizin yüzde 25’i tüm Türkiye’nin ihtiyacını yine karşılayacak boyutta olduğunu ifade etmek isterim. İhracatı artırmadaki en büyük amacımız ürettiğimiz ürünleri daha fazla yurt dışı pazarlara sunarak ülkemize katma değer sağlamaktır. Bugün Ar-Ge, üretim kapasitesi, makine parkuru ile dünya standartlarında yapan sayılı firmalar arasında yer almaktayız. Bu başarımızı satış pazarlama ile güçlendirip, bir dünya markası olma yolunda ilerlemek istiyoruz. Katılacağımız 4 fuardan 3 tanesinin yurt dışı olması da bu amacımızın bir göstergesidir. Yurt dışı pazarında ürünün benimsenmesi uzun zaman almaktadır. Yıllardır düzenli olarak fuarlarda yer almaktayız. Bu anlamda ciddi mesafe kat ettik. Artık ihracat noktasında emeklerimizin karşılığını alacağımız bir sene içine girmiş bulunuyoruz.

Endüstriyel reklam sektörüne yönelik bir mesajınız var mı?

Mehmet Efe: Tekstil ürünlerinin baskı sektöründeki kullanımı her geçen gün yaygınlaşmaktadır.  Kullanım alanı ve yaygınlığı aynı hızla artış göstermektedir. İlerleyen zamanda baskı sektörünün içinde olup tekstil kumaşına baskı yapmayan kimse kalmayacaktır. Herkes mutlaka tekstil ürünü deneyip uygulamasını yapacaktır. Bu sebeple baskı sektörünün mutlaka bir tekstil ürünü ile çalışıp alternatifler arasında bulundurması gerekiyor. Dünyada şu an yıllık 33 milyar metrekare tekstil baskısı yapılmaktadır. Bu baskılarında sadece yüzde 3’lük oranında dijital baskı kullanılmaktadır. Tekstil ürünlerinde konvansiyonel baskıdan dijital baskıya doğru ciddi bir sıçrama olacak. Bu sıçrama dönemini iyi yakalayan firmalar kazançlı çıkacaktır. Özellikle boya fiyatlarının düşmesinden kaynaklı çok ciddi bir talep patlaması ön görülmektedir. Şu an bu geçişin başındayız. Bu anlamda fırsat varken hem sektördeki uygulama yapan firmalar hem de yatırımcıları dijital tekstil konusu değerlendirmelidir. Diğer taraftan Türkiye, güçlü ekonomik yapısı ve üretim tecrübesiyle dünyada söz sahibi olacak bir potansiyele sahiptir. Bugün Avrupa piyasası Çin ve Türkiye arasındaki tercihini ülkemizden yana kullanıyor. Üreten her zaman avantajladır. Bu sebeple ülke olarak üretim odaklı çalışmalar ve faaliyetler içinde olmalıyız.

Pigment Reklam Gelişmiş 3D Tarayıcı Metis DRS 2020 DCS’ı Pazara Sundu

Pigment Reklam, hızla gelişen 3D tarayıcı pazarının en yenilikçi modeli Metis DRS 2020 DCS’i Türkiye pazarıyla buluşturdu. Yüksek doğruluk değeri sunan bu tarayıcı, kullanıcı dostu özelliğiyle müşterileri de memnun ediyor.  

UV baskı teknolojileri uzmanı Pigment Reklam özellikle endüstriyel uygulamalar ve dekor pazarları için yenilikçi 3D tarayıcı Metis DRS 2020 DCS’yi Türkiye pazarına sunuyor. İtalya merkezli Metis Systems S.r.l. tarafından geliştirilen bu tarayıcı, 200 x 200 cm tarama formatı ile liginin en büyükleri arasında yer alıyor. Doğal renk ve görünüm yakalama, doğru 3D veri hesaplama, parlaklık ve daha fazla teknik üstünlüğe sahip.

Doğru model oluşturma ve modellerin gerçekçi görünümleri için, üretimde 3D tarayıcıların her geçen gün daha fazla yer almaya başladığına dikkati çeken Pigment Reklam firma sahibi Serkan Çağlıyan, ürün portföylerini uygulama alanları bakımından genişletmenin mutluluğunu yaşadıklarını söyledi. Çağlıyan; “Endüstriyel bir çözüm ortağı olarak yenilikçi teknolojileri Türk pazarına sunmaya devam ediyoruz. Metis DRS 2020 DCS tarayıcı başta ahşap, mermer, seramik, duvar kağıdı, tekstil ve deri olmak üzere birçok alanda desen çalışmaları için eşsiz bir çözümdür. En zorlu endüstriyel ve dekor uygulamaları için özel olarak tasarlanan bu tarayıcı, 200 x 120 cm tarama formatına ve 1600 ppp’ı kadar doğal optik çözünürlüğüne sahip. Yani 16k görüntüleme sensörü ile yüzeylerdeki en ince detayları tarayarak 3 boyutlu veriye ve görüntüye dönüştürebiliyor. Bu ise replika üretimlerde ve model oluşturmalarda üreticilere kalite ve maliyet açısından avantaj sağlıyor” dedi. Çağlıyan, Metis DRS 2020 DCS tarayıcısının swissQprint baskı makineleri ile entegre edilerek başarılı baskı sonuçları elde ettiğini sözlerine ekledi.

Gelişmiş tarama özellikleri, gerçeğinin ‘kendisi’ gibi replikalar

Orijinal sanat eserlerinin fırça darbelerinin ve katmanlarının bile elde edilebildiği, ‘tıpkısının aynısı’ replikaların çoğaltılmasında veya el işçiliği dokusunun istendiği işlerde tarama ile elde edilen 3D veriler baskı kalitesi açısından çok önemlidir. Bu nedenle Metis DRS-DCS tarayıcısı özel bir sisteme sahip.

Metis DRS-DCS ailesinin en büyük tarayıcısı konumundaki DRS 2020 DCS’da, firmanın patentli LED ışık teknolojisi DC Synchrolight (Dinamik Kontrollü Senkronize Işık), sayesinde hiçbir detay taramanın dışında kalmaz. Değişken yoğunluklu 4 ışık kaynağı, karartma ve ışık mesafesi ayarı ile binlerce farklı ışık şeması tam otomatik ve yazılım kontrollü olarak elde edilebilir. Taramada dinamik, anlık ve otomatik olarak ışık açısı ve yoğunluğunun kontrol edilebilmesi ve değiştirilebilmesi farklı malzemelerle başarılı çalışmaları garantili ediyor.

Taranan nesnenin 3D verileri MDC dosya formatı sayesinde, tüm doğal ışık şemaları ile kaydedilir ve tek bir dosyada kullanılabilir. Işık değişikliklerini gerçek zamanlı olarak değerlendirme yeteneği sayesinde, çok zorlu orijinal işlerde bile çok hızlı bir başarılı tarama, basit bir şekilde gerçekleştirilebilir. Metis Photometric Stereo 3D tekniği sayesinde, MDC SuperScan dosyasından elde edilen 2D renk verilerinden 3D veriler, birkaç saniye içinde doğru olarak hesaplanabiliyor.

Yüksek otomasyon taramayı kolaylaştırıyor

Tarayıcının kullanıcı dostu bir yapıda olduğunu dile getiren Serkan Çağlıyan, birçok sürecin otomatikleştirildiğini kaydetti. Çağlıyan; “Örneğin, ışık şemaları manuel olarak pozlama, kontrast veya gri dengesi telafi etmeye gerek kalmadan değiştirebilir ve zaman içinde tutarlı ve tekrarlanabilir sonuçlar sağlamak için sıcaklık sürekli olarak izlenir. Metis DRS 2020 DCS’nin kendisi uzmandır ve teknik detaylarla kendisi ilgilenir. Bu ise ahşaptan, mermere, seramikten tekstile kadar farklı malzemelerle çalışmalarda manuel hataların önüne geçmeyi sağlar” dedi.

Tarama sonrası swissQprint ile başarıyla baskı yapılıyor

Perakende pazarında, etkinlik ve organizasyon işlerinde özel parça baskılara veya üretimlere ihtiyaç duyulduğuna değinen Çağlıyan, Metis DRS 2020 DCS 3D tarayıcı sayesinde özgün parçaların gerçek detaylarda ve görünümde elde edilebildiğini, bunun ise katma değeri yüksek üretime imkan verdiğini söyledi. Metis’in bu gelişmiş 3D tarayıcısının temsil ettikleri baskı makineleri markası swissQprint’in gelişmiş UV baskı makineleri ile tam bir entegrasyon uyumu sağladığını ifade eden Çağlıyan, taramadaki detayların baskıda da başarıyla alınabildiğini aktardı. Çağlıyan sözlerini şöyle bitirdi; “swissQprint bizim UV baskıdaki amiral markamız. Flatbed alanında pazarda başarısını ispatlayan 3 nesil Oryx, Impala ve Nyala modelleri geliştirdi. Son olarak, firma ilk roll to roll UV baskı makinesi karibu’yu tanıttı. Başarılı baskı çözümleri için özgün eserlerden, parçalardan sağlanan tarama verileri bu makinelerimizde nihai görünümlerine kavuşuyor ve pazarla buluşuyor. Baskıcılara komple çözüm sağlayıcı olarak yeni bir çözüm sunuyoruz. 3D tarama işinin daha fazla potansiyele sahip olduğunu önümüzdeki günlerde göstereceğiz.”

Rıza Başoğlu: “Değişim bireyin doğasında vardır ve geliştirilmelidir”

Rıza Başoğlu: “Bugünden geleceği yorumlayıp, değişimi benimsiyerek gereklerini uygulayanlar geleceğin öncüleri olacaktır”

Uzun yıllar üst düzey görevlerde bulunan Rıza Başoğlu, son sekiz senesinde Lidya Grup Başkan Danışmanlığı görevini yürütüyordu. Ocak sonu itibariyle de misyonunu tamamladığına karar vererek görevinden ayrıldığını açıkladı. Bulunduğu işletmelere öngörüsü ve paylaşımcı kişiliğiyle ışık tutan Rıza Başoğlu ile bu ayrılık süreci ve sonrasına ilişkin bir söyleşi gerçekleştirdik.

Rıza Bey, Lidya Grup çatısı altında 8 yıllık serüveninize tamamlayarak ayrılık kararı aldığınızı öğrenmiş buluyoruz. Bu ayrılık süreciyle ilgili neler söylemek istersiniz?

Rıza Başoğlu: Ayrılıkların gerekçesi her ne olursa olsun her zaman hüzünlüdür. Çünkü alışkanlıklar vardır. Bedensel ve zihinsel motivasyonunuz bulunduğunuz hücreye bir müddet sonra uyumlu hale gelir. İşletme körlüğüne girmeden karar vermeniz gerekir. Misyonun tamamlandığına inandığınız noktada yeni bir hedefe yönelmek en doğru karardır. Belirttiğiniz  gibi Lidya Grup çatısı altında 8 yıl gibi bir sürede keyifli ve çok verimli bir çalışma süreci yaşadım. Görevde bulunduğum süre içinde, organizasyonun tüm unsurlarının gelişmesine katkı sağlarken, stratejik kararlar alınmasına destek olarak bir bütün olarak önemli başarılar elde edilmesinin hazzını birlikte yaşadık. Bu nedenle,  Lidya Grup kadrolarına teşekkür ediyorum.

8 yıllık süreçte ekonomik krizlerden pandemiye kadar birçok sorunla baş etmeye çalıştınız. Genel olarak geçmiş sürece ilişkin değerlendirmenizi alabilir miyiz?

Rıza Başoğlu: Süreç içinde hem yurt dışı hem yurt içi kaynaklı birçok sorunla mücadele ettik. Bu mücadele bir bütün olarak verildi ve oldukça da başarılı olundu. Yaşanan pandemi sürecinde, sağlıkla ilgili hassasiyetlerin yanında ülkemizde bozulan ekonomik paremetrelerin yarattığı sorunlar ile de mücadele edildi. Ülkemizde geçmişte de krizler yaşanmıştı. Yaşanmış krizler, iş dünyasının değişime uyum sağlama kapasitelerini geliştirmiş ve çözüm üretme yeteneklerinin gelişmesine katkı sağlamıştı. Ülkemizin bulunduğu coğrafya güzel olduğu kadar zor ama bir o kadarda büyük fırsatlar yaratabilecek özelliklere sahip. Bu nedenle gerekçesi ne olursa olsun krizleri yönetebilme becerimizi geliştirmemiz gerekiyor. Bunun birinci adımı sakinliği kaybetmeden işletmenin tüm rakamsal verilerini ve insan kaynakları verimlilik ölçütlerini objektif olarak masaya yatırmaktan geçiyor.   Kriz dönemlerini her zaman tünele benzetebiliriz. Karanlık tünelin içinde ne kadar dikkatli ve hassas bir şekilde ilerlerseniz, ucundaki ışığa o kadar sağlıklı ve emin adımlarla yaklaşırsınız. Işığı gördüğünüzde kriz yavaş, yavaş dağılıyor demektir. Bu duruma ulaşabilmek için finansal kondisyonunuzu, stratejik hamlelerinizi ve geleceğe dönük adımlarınızı da birlikte yönetmelisiniz. Lidya Grup karşılaştığı zorlukları bu perspektifle değerlendirdi ve bugünkü yerine geldi.  Bu zorlukları aşanlar büyüme hamlelerini daha büyük adımlar ile sonuçlandırabilmektedir. Özet olarak, Kondisyon ve motivasyonu kaybetmediğiniz sürece her zaman kazanmaya yakın olan taraf siz olursunuz. Ülkemizde şirketlerin yaşadığı sorunların bir çoğu süreklilik kaynaklıdır. Aylık büyüme verileri, stratejilerinizin şekillendirilmesine katkı sağlar. Ancak bu verilerin, genel ekonomik öngörüler ile simülasyonu yapılmalıdır. Çünkü,  bulunduğumuz coğrafya her an her türlü müsbet veya menfi konunun yaşanabileceği bir potansiyele sahiptir. Tüm dengeleri gözetmeliyiz. Ülkemizin tüm katmanlarında kalite ve verimlilik değerlerini ve ölçümlemesini geliştirmeliyiz. Bunun birinci koşulu çok çalışmaktır. Üniversite öğrencisinden öğretim görevlisine, çalışanından işletme sahibine kadar esnaftan çırağa kadar herkes kendini geliştirme savaşı vermelidir. Bu çalışma disiplini bir taraftan bireyleri geliştirirken, diğer taraftan ülkenin kalkınma hamlesini önemli ivme verecektir. Türkiye’nin, gerek ekonomik gerekse stratejik iç ve dış kaynaklı tehditlere karşı hazırlıklı olabilmesi topyekün mücadele ile mümkündür. Krizlere ne kadar hazırlıklı olabilirsek büyük bedeller ödemeden sürdürülebilir büyüme potansiyeline sahip oluruz.

Psikolojide, insan davranışlarını tanımlamada ASCH teori çok yardımcı olmaktadır.  Bu teoriye göre insanlar doğru olduğunu kesin olarak bildikleri konularda dahi çoğunluğun yanlış kararlarını bir müddet sonra benimsediklerini göstermektedir. Çoğunluğa uyma refleksi. Gerekçesi, bireyin yalnızlaşma, ödüllendirilme veya ceza alma endişesi olabilmektedir. Bunun oranı %75 gibi son derece yüksektir. Hangi oluşumda olursanız olun çevrenizde bu %75 lik kitleyi görmeniz mümkündür. Yani statükodan yana, farklı fikirleri açıkça dile getirmekten uzak sadece mevcudun devamını savunan. Halbuki değişim ve gelişim hamlelerinin lokomotifi kalan %25 lik bölümdür. Tüm zorluklara rağmen analitik düşünce ile fikirlerini ortaya koyanlar değişimin öncüleri olacaktır. Amaç hata yapmamak değildir. Aslında tecrübelerimiz yaptığımız hatalar ile oluşur. Ast olan tecrübelerimiz ile hataları önlemek, eksiklikleri süratle tamamlayabilmektir. Her zaman ifade ettiğim gibi, hangi işi yaparsanız yapın kişisel değerlerinizi, yaratıcılığınızı yansıtmanız, adil olmanız bulunduğunuz yere değer katmanız sizi farklı kılacaktır. Bunun için öncelikle çok çalışmaya ihtiyacımız var. Ardından yaptığımız iş ne olursa olsun, işin amacını, sektörü, rakipleri çok iyi analiz etmeliyiz. Kişisel kabiliyetlerimizi abartmadan ortaya koymalıyız. Geride iz bırakan bir birey olmak için çabalamalıyız.

Ayrılığınızın ardından bundan sonrasına yönelik yapacaklarınızla ilgili bir şeyler söylemek ister misiniz?

Rıza Başoğlu: Hayatta iki şey paylaştıkça artar, birincisi sevgi ikincisi de bilgidir. Şahsım adına doğru bildiğim şeyleri her zaman açık yüreklilikle hem Lidya Grup çatısı altında hem de bulunduğum tüm ortamlarda samimiyetle paylaştım. Bugün Lidya Grup ile bir ayrılık günündeyiz. Yaptığım değerlendirmeler sonucunda Lidya Grup çatısı altındaki misyonumu tamamladığımı düşünüyorum. Her zaman bırakacağınız anın doğru değerlendirilmesinin önemini ifade ediyorum. 8 yıllık sürecin bende bir rutin oluşturmaması gerektiğini düşünerek karar verdim.  İnsanoğlu doğası gereği mevcudu korumak ister, korumak ise gerilemenin başlangıç noktasıdır.  Bundan sonrasına yönelik henüz bir planlama içinde olmadım. Öncelikli olarak bir dönem kendime, aileme ve sosyal hayatıma zaman ayırmayı planlıyorum. Aslında bu güzel bir zamanda mola olacak. Bilgi düzeyimi ve birikimlerimi iyi biliyorum. Kendimi geliştirmek için halen çaba gösteriyorum. Hayat çok hızlı bir şekilde akıp gidiyor. Zaman çok değerli ve geri kazanılmıyor. Dolayısıyla bu dönemi öncelikle kendime ve aileme ayırmayı tercih ettim.  Bu zaman içinde daha sağlıklı düşünme fırsatım olacaktır.

Sizi iş hayatında başarıya götüren etkenler nelerdir?

Rıza Başoğlu: Bunu değerler olarak açıklamak gerekirse; Öncelikle Hedefiniz olmalı. Yaptığınız işi sevmelisiniz ve çok iyi yapma gayreti içinde olmalısınız. Farklı fikirlerden istifade edebilme gayretini kaybetmeden, karşınızdakini agresifçe dinlemelisiniz. Bu özellik insanları daha iyi tanımanıza ve değerlendirmenize imkan verir. Bulunduğunuz yere değer katma çabanız ile yeni şeyler üretebilme arzunuz mücadele gücünüzü artırır. En önemlisi ise şartlar ne olursa  olsun asla demotive olmamaktır. Ayrıca göreviniz ne olursa olsun bulunduğunuz organizasyonda örnek olmanız, rehber olma çabanız işlerinizi kolaylaştıracaktır.

Tecrübeleriniz ışığında 2021 yılına ilişkin bir öngörü ve değerlendirmenizi alabilir miyiz?

Rıza Başoğlu: Globalleşme olumlu veya olumsuz etkileri her noktada yaşanır hale getirdi. Gerek ekonomik çalkantılar gerekse Pandemi gibi süreçler topyekün zorlukları yarattı. Maalesef bunların çözümü de bazen bir ekonomiye veya ülkeye bağlı olmuyor.  Dünyada ki kaynakların hızla tükenmesi ve buna bağlı artan rekabet  işi doğal olarak zorlaştırıyor ve yaptığınız işin maliyetini artırıyor. Pandemi, enerji politikaları, iklim, kuraklık hepsi yaşam ve ekonomi ile direkt ilgili ancak tek bir ülkenin konusu değil.  Dolayısıyla geldiğimiz 21 y.y. da işler daha bilinçli, öngörülü ve kararlı olmayı zorunlu kılıyor.

Bu doğrultuda 2021 yılı da zor bir yıl olacak. Özellikle pandemi sadece günümüzü değiştirmedi, geleceğimizi şekillendirecek alışkanlıkları oluşturdu. Alışkanlıkları değiştirmeden, değişimi yönetemezsiniz. Bugün dünyada ve ülkemizde her şey değişiyor. Siz ne kadar karşı dursanız da değişime mecbursunuz. En basit haliyle;  akıllı telefon kullanmayın. Bu akıllı telefonu kullanmamanız üreticiye bir şey kaybettirmiyor. Ama sizi yaşamdan kopartıyor ve bir çok veriye veya hizmete ulaşmanıza imkan vermiyor. Günümüzde geri dönüşü olmayan tek şey zamandır. Zamanı doğru değerlendirebilmek için teknolojinin tüm yeniliklerini doğru ve zamanında kullanmak gerekir. Bir değişim başladıysa bu değişime ayak uydurmak gerekir. Başka bir örneğin günümüzden verelim. Covid bitecek, herşey eskisi gibi olacak. Hayır hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Bir değişim başladı ve devam edecek. Pandemi hantallaşan birçok yapıyı daha aktif ve dinamik hale getirdi. Daha az maliyetlerle daha verimli çalışmaya yöneltti. Son kullanıcılara en uygun fiyatlarla tüm ürünlerin kapılarına kadar ulaşması sağlandı. Pandemi öncesinde de uzaktan çalışma sistemini benimseyip uygulayan çok başarılı işletmeler ülkemizde vardı. Pandemi sonrası zorunlu da olsa bu deneyimi tecrübe etti. Tecrübesi neticesinde aslında bu şekilde bir çalışma sisteminin olabileceğini hatta her anlamda ciddi bir maliyet avantajı sağladığını gördü. Bu bir şeyi daha gösterdi kalkınma ve global başarılar için kaliteli, yüksek donanımlı, vizyoner kadrolara olan ihtiyacı.

Her zaman nitelikli iş gücünün öneminden bahsettiniz. Nitelikli iş gücünün şirketlere sağlayacağı katkılar nelerdir?

Rıza Başoğlu: Nitelikli ürünler, nitelikli kadrolarla ortaya çıkarılabilir. Örnek vermek gerekirse, bir İngiliz markanın 300 Sterlin’e sattığı aynı ürünü siz 100 liraya satıyorsanız burada bir sorun var demektir. Farklılığın kaynaklarını incelemek gerekir. Bu farklılıkların başında kalite normları, marka, PR ve sürdürülebilirliktir. Bunları yapabilmek için nitelikli iş gücüne sahip olmalısınız. Amerika’yı kalkındıran 350 milyon Amerikalı değil, nitelikli 20-25 milyondur. Kısaca kantiteden çok daha önemlisi kalitedir.  Herkesin aynı donanımda olması gerekmiyor. İşi kurgulayan ve planlayanlar bu potansiyele sahip olmalıdır. Dolayısıyla şirketler kalite ve verimliliklerini ölçmek zorundadır. Bir kez daha ifade etmek isterim ki, eski bildiklerimizi unutmalıyız. Değişime ve yeniliğe açık olmalı, her zamankinden daha fazla çalışmalıyız.

Son olarak sektöre vermek istediğiniz bir mesajınız var mı?

Rıza Başoğlu: 2021 hepimiz için zor bir yıl olacak. Ancak karamsar olmamalıyız. Bardağın dolu tarafını görerek hareket etmeliyiz. Pandemi sürecinde tek noktadan tedariğin risklerini tüm Dünya yüksek bedellerle öğrendi. Üretim hafızalarını kaybeden, her şeyi Çin de ürettiren ülkeler günlük yaşamsal ihtiyaç duyulacak malzeme tedariğinde sıkıntılar yaşaması hepimizin malumu. Buradan hareketle ülkemiz niş pazarlara yönelebilir ve Orta Kıta’nın yeni üretim üssü olabilir. İnsanımızda bu kapasite ve pratik çözüm üretme becerisi olduğu gibi, yöneticilerimizde de değişen şartlara uyum sağlayarak, kriz ve yoğun rekabet şartlarında organizasyon geliştirme ve etkin yönetim modelleri oluşturma becerisi yüksektir.

Bu tüm sektörlerimiz açısından bir fırsattır. Turizm, Bilgi Teknolojileri, Savunma Sanayi, Sağlık, İnşaat. Asla Kalite ve Verimliliği Unutmamalıyız.